28 Eylül 2010 Salı

11.GÜN (27.09.2010 Pazartesi)

Tavşanlı-Kütahya (şehiriçi dolaşım dahil) 74 Km.

Geceyi Kütahyanın Tepecik Kasabasında, bir köy odasında geçiriyorum. Sabah saat 07:30'da uyanıp mevcutta bulunanlarla kahvaltımı yapıp, köy odasında tanıştığım neşe dolu topluluğa teşekkür notumu bırakarak ayrılıyorum.

Burada gördüğüm hemen her kapıda, bu eski ve ilginç kapı kilitlerinden var.Bu eski kilitler, dönemin demirci ustaları tarafından elde, dövülerek yapılmış.
Kasabada yol ortasında sürüler halinde ilerleyen inekler ve camuzlar var. Camuz sayısı inekten çok daha fazla.
Kasabanın hemen çıkışında su çantamı, bir tulumbadan su çekerek dolduruyorum.
Burası 25 yıl öncesine kadar faliyette olan ve geçmişi 80 yıl öncesine dayanan çok eski ve şu an haraba durumda bulunan eski bir kiremit fabrikası.


Kütahya Tavşanlı girişinde bulunan Armutlar Oto Aygaz  bayinde arkadaşları bir masanın etrafında toplanmış çay içerken görüyorum. "fazladan bir bardak çayınız varmı" diyorum. "Ne demek tabiki var, üzerinizdekileri çıkarın, rahat edin, çayınızı da için" diyorlar. Çayımı içtikten sonra, arkadaşlardan bir tanesinden tırnak makası alıp tırnaklarımı da kesip yoluma devam ediyorum. Çay için petrol istasyonu çalışanları Recep AKDAĞ, İsmail TEKİN, Ahmet BAYER, Ali AÇIK ve Mustafa ÖZTEN'e teşekkür ediyorum.





 Tavşanlı maden şehri olunca, ilçenin çok sayıda maden şehiti var. Bu şehitler anısına dikilen anıtın önünde fotoğraf çekildikten, sonra maden şehitlerine bir dua gönderiyorum.Ruhları şadolsun.

İlçe Kaymakamını Ziyarat amacıyla meydana çok yakın olan Hükümet konağına yöneliyorum. Kütahya Tavşanlı Kaymakamı sayın Numan HATİPOĞLU beni kabul ediyor. Kendisiyle kısa bir görüşme yaparak buradan ayrılıyorum.




Kaymakam beyle yaptığım görüşme sonrası, Kaymakamlık Özel Kaleminde bekleyen Kütahya Tv ve Haber tavşanlı gazetesinin sahibi Ramazan beyle karşılaşıyoruz. Ramazan bey, birkaç dakika beklememi rica ediyor. Bizde bu yolculuğunuzu haber yapalım diyor. Memnuniyetle diyorum, kanal muhabiri ve kameraman arkadaş 5 dk ya kalmadan, haberci hızıyla geliyorlar. Burada uzun bir röportaj yapıyor, yolculuğumu ve amacını anlatıyorum.

Kanal görevlileri ile ayrıldıktan sonra Kaymakamlık çalışanları Hüseyin BAKİ, Ersin KEŞEN ve Turan DEMİRCAN ile bir hatıra fotoğrafı çektiriyoruz. Hüseyin bey, benim bu turumla çok ilgileniyor, sorular birbiri ardına geliyor, bende cevaplıyorum.
 Kaymakamlık çalışanlarıyla çektirdiğimiz fotoğrafın ardından, şaşkın bakışlar arasında, Kütahya merkeze doğru pedel çevirmeye başlıyorum. Tavşanlı yı tam da çıkacakken dün gece kaldığım yerde, internet hızının çok yavaş olması, dolayısıyla yalnızca metinleri oluşturmuş olmam, fotoğrafları eklemem gerektiği aklıma geliyorr. Yol kenarında uygun bir dükkan arayışı ile ilerlemeye başlıyorum. Çok geçmeden Tavşanlı- Kütahya yolunun hemen sağ yanında yer alan  Dündarlar Leblebi ve Kuruyemiş uyğun bir yermiş gibi gözüküyor.Hemen fren yapıp dükkana giriyorum. Yapacağım işi arkadaşlara izah edip izin istiyorum, dışarıda bulunan masayı kullanmama izin veriyorlar.  O sırada işyeri sahibi henüz ortalıkta yok. Ben rapor fotoğraflarını eklerken iş yeri sahibi İsmail DÜNDAR'da geliyor. İsmail bey, leblebinin memleketi Çorum olarak bilinse de, Tavşanlının bereketli topraklarında leblebilik nohut yetiştirildiğini ve Tavşanlı leblebisinin geçmişi asırlara dayanan ve aranan bir lezzet olduğunu söylüyor. Leblebi ağırlıklı olmak üzere kuruyemiş üretimi yapan işletme ilk üretimine 1956 yılında başlamış. İsmail bey babasından devraldığı bu mesleği çocuklarına da öğreterek, bu lezzeti gelecek kuşaklara da taşımayı hedefliyor. Burada işlenen ürünler, 36 çeşit leblebi halini aldıktan sonra Bursa ağırlıklı olmak üzere, içanadolu bölgesinde pazarlanıyor. Ürünlerin köylülerden alınmasından, paketlemeye kadar herşey bu işletme bünyesinde yapılıyor. 
Ayrıca Tavşanlı leblebisinin yöre halkına da ciddi bir istihdam kaynağı olduğunu belirtiyor İsmail bey. Zira leblebilik nohut yetiştiriciliği bu bölgede çok yaygın.








İsmail bey Tavşanlı belediye başkanımızın müsait olup olmadığını öğrenmek için belediyeyi arıyor. Belediye başkanı sayın; Mustafa GÜLER bizi kabul ediyor. İsmail beyle birlikte belediyeye geçiyoruz. Başkan bey sağolsun bizi kapıda karşılıyor. Başkan Mustafa GÜLER Saadet Partisinin tek ilçe belediye başkanı.Asıl mesleği şehir planlama mühendisi olan olan başkan yapmış olduğu çalışmalar, şehrin girişinden itibaren göz dolduruyor.Başkan Mustafa GÜLER şu an hala 60 belediyeye şehir planlaması konusunda destek veriyor. 
Babadan kalan bisiklet merakının olduğunu ve hala bisiklete bindiğini belirten başkan, tüm aile fertlerinin de bisikletinin bulunduğunu ve bisikletin hayatlarının merkezinde olduğunu belirtiyor. Belediye başkanımızla yaptığımı uzun sohbette spor ve doğa konularına verdiği önem ve bunlara ilişkin projelerini birbir sıralıyor. Ziyaret sonrası leblebi ikram eden sayın GÜLER'e ağırlığından dolayı bu hediyeyi özür dileyerek kabul edemeyeceğimi belirtince kargo ile gönderelim diyor. Başkan bey'in göndermiş oluduğu kargo ile fazla gördüğüm, çadır, havlu, yağmurluk ve fazla kıyafetlerimi de gönderiyor. Yükümü minimum düzeye düşürüyorum. 












Belediye başkanımızı ziyaretten sonra İsmail abiyle birlikte yemeğe geçiyoruz. Yemekte, sucuk, köfte ve salata var.




Evdeki hesap çarşıya uymuyor. Tavşanlıda çok fazla zaman kaybetmemeyi planlarken burada gün öğleyi buluyor. Kameraya kaset almak üzere bir dükkana uğruyoruz. Bu küçük dükkanın içerisindeki ünlülerle çekilmiş onlarca fotoğraf ilgimi çekiyor. Bu nedir diye soruyorum. Mehmet amca anlatmaya başlıyor.
Koyu bir Fenerbahçe taraftarı olan Mehmet BACAKSIZ 12 yaşında harçlığından biriktirerek aldığı fotoğraf makinesi ile ilk olarak eski İran kralı ve kraliçesini görüntülediğini, çektiği bu fotoğrafın ilgi görmesi üzerine fotoğraf ve onun da ötesinde ünlülerle fotoğraf çektirme merakının başladığını söylüyor. Karpuz Kabugundan Gemiler filminin ödüllü yönetmeni Ahmet ULUÇAY’a malzeme konusu ve birçok konuda yardımcı olmuş Mehmet amca. Mehmet amcanın fotoğraf arşivinin minik bir kısmı burada, burada yer alan bu minik bölümde kimler yokki.



















Kamera için 3 adet kaset alıp Mehmet amca ile vedalaştıktan sonra Tavşanlı’dan Kütahyaya doğru yola koyuluyorum. Yol çok eğimli olmamak üzere iniş ve yokuşlardan oluşuyor. Bu yolda ortalama hızım 30 kmnin altına düşmüyor.Hava bulutlu ve genel olarak kapalı, rüzgar ise genel olarak arkadan esiyor. Yani bu yolda şans benden yana.



















Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Merkez Kampüsü.



Tavşanlı dan Kütahya girişine kadar geçtiğim yerlerdeki meyve bolluğu yok. Yol boyunca gözlerim bana enerji verecek meyveler arıyor ama bu arayış Kütahya merkeze kadar sürüyor. Kütahya girişinde, yolun hemen sol yanında bir elma ağacı görüyorum. Bu ağacın üzerinde çok minik, gelişimini tamamlamamış elmalar var, hiç yoktan iyidir deyip yanaşıyorum. Birkaç elma koparmış ve çantama koyuyorken geriden kasklı bir bisikletçi gözüküyor. Yanıma geldiğinde sesleniyorum. Sohbet ederek birlikte ilerlemeye başlıyoruz. Bu genç arkadaşımız Dumlupınar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım bölümü öğrencisi Serdar BÖLÜKBAŞI. Serdar ile çok kısa sürede olukça samimi oluyoruz. Öyleki Serdar benim asistanım gibi fotoğraf, kamera kaydı işlerini hemen üstleniyor. Kendilerinin de Üniversitede bir bisiklet derneğinin olduğunu ve bu derneğin çalışmalarından bahsediyor. Bana “abi sen bu gece burada konaklayacak mısın” diyor. “Bilmiyorum Serdarcığım, biraz daha yol yapmayı planlıyorum” diyorum. “Abi bu gün bende kal, hem başkanla falan tanışırsın diyor. “Havaya bakıyorum gün artık kızıllaşmakta. Bu gün çok az yol aldım ama bundan sonra gidebileceğim en fazla 30-40 km. Gittiğim yerde kalacak yer bulabilirmiyim,bulamazmıyım, kalacak yerden ziyade banyo yapacak yer bulabilirmiyim bulamazmıyım diye düşünüyorum ve Serdarın teklifini kabul ediyorum. Hava kararmadan Kütahya’nın ön plana çıkan güzelliklerini görüntülemek üzere Serdarla birlikte ilerliyoruz.


 Kütahya Merkez Zafer Meydanı.


Cumhuriyet Caddesi Sevgi Yolu




Şehir merkezini dolaşırken Serdarın başkan diye bahsettiği, üniversite bisiklet derneği başkanı, genç arkadaşımız Erdem SAĞBİLİ ile karşılaşıyoruz. Erdem “buyurun bizim misafirimiz olun” diyor, Serdar ise “ misafirimi çalmayın, Yusuf abim bende kalacak, abi benim ev daha rahat” diyor. Ama başkan baskın geliyor. Bu günkü konaklama alanım Dumlupınar Üniversitesi Bisiklet Derneği Başkanı Erdem SAĞBİLİ’nin evi olarak belirleniyor. Erdem başkan, fotoğrafta yer alan bu apartmanda kalıyor. Evinin öğrenci evi olduğuna inanmak çok güç,evin bütün odaları çok temiz ve düzenli. İlk önce banyomu yapıyorum. Bu yolculukta en çok sevdiğim şeylerin başında banyo yapmak geliyor. Sonra yemeğe geçiyoruz. Erdem'in okul arkadaşı Ayşe KOKLUK, zengin karışımlı enfes bir tarhana çorbası hazırlamış,yanında mantı, makarna ve cacık.Hepsi birbirinden lezzetli bu yemekler için Ayşe hanım'a teşekkür ediyorum. Yemekten sonra rapor hazırlamaya başlıyorum. Bir yandan da sohbetimiz devam ediyor. Erdem başkan sosyal sorumluluk bilinci son derece yüksek bir insan. Kafasında, sosyal hizmetler çocuk esirgeme kurumunda kalan çocukları sosyalleştirme ve onları spor camiasına kazandırmayı amaclayan proje ve onun da ötesinde girişimleri var. Bu konuya ilişkin üniversite ve çocuk esirgeme kurumu ile görüşmelere başlamış bile. Erdem aynı zamanda Lisanslı bisikletçi.
















Kütahya tabalası yolumuzun üzerinde yok. Emniyete, sonrasında karayollarını arayarak tabalanın yerini öğrenip, fotoğraf çekmek için tabelaya doğru gidiyoruz ama, tabela 8 km ileride, o yüzden tekrardan dönüş geliyoruz. Yol üzerinde Fenerbahçeli gençlerle karşılaşıyoruz. Gençler sanki bir kahramanmış gibi karşılayıp, slogan falan atıyorlar benim için. Ve onlarla birlikte, kameraya bakıp “sağlıklı bir gelecek ve yaşanabilir bir dünya için sende pedalla” diyoruz.



 Serdarın sevimli kedisi marla.